Uzmandan Deprem Uyarısı: İzmir’in Riski İstanbul’dan Fazla!

Jeofizik Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanı Sinancan Öziçer, Türkiye’deki deprem riskine dair önemli bir uyarı yaptı. İstanbul’a odaklanılmasına rağmen İzmir’in deprem açısından daha büyük bir tehdit altında olduğunu belirten Öziçer, özellikle belirli ilçelerdeki zemin yapısının risk taşıdığını vurguladı. İzmir’deki risk, alüvyon tabakaların deprem dalgalarını büyütmesiyle daha da artıyor.
Öziçer, İzmir’in deprem riski açısından İstanbul’dan çok daha tehlikeli olduğunu belirtti. İzmir’in özellikle Karşıyaka, Çiğli, Bayraklı, Bornova, Konak, Balçova, Narlıdere ve Güzelbahçe ilçelerindeki zemin yapısının, olası bir depremde daha büyük zararlara yol açabileceğini söyledi. Bu bölgelerdeki zemin, 80 ila 120 metre kalınlığındaki alüvyon tabakalarından oluşuyor ve bu durum deprem dalgalarının genliğini artırarak sarsıntıyı çok daha güçlü hale getiriyor.
Birçok yüksek katlı binanın bu alüvyon zemin üzerinde yer alması, ciddi risklere yol açmakta. Bu binaların çoğu eski ve mühendislik hizmeti almamış, bazıları ise kaçak yapılar. Bu sebeplerle, İzmir’de meydana gelebilecek 6.9 büyüklüğünde bir depremde, ölü sayısının beklenenden çok daha yüksek olabileceği öngörülüyor. İzmir’deki zeminin kötü olması ve yapıların yaşının ilerlemesi, depremin etkisini daha da ağırlaştırabilir.
İzmir Körfezi’ni çevreleyen kıyı bölgelerinde, özellikle Çiğli, Karşıyaka, Bayraklı, Konak, Balçova, Narlıdere ve Güzelbahçe gibi yerlerdeki yapıların daha yüksek risk taşıdığına dikkat çeken Öziçer, bu bölgelerdeki binaların dolgu zemine veya derin ana kaya tabakalarının üzerinde inşa edildiğini belirtti. Bu durum, deprem anında bu yapılar için hasar görme ihtimalinin arttığını gösteriyor. Öziçer, bu yapıların tamamen yıkılmayacağını ancak büyük hasar görebileceğini vurguladı.
Özellikle Bayraklı ve Bornova’nın iç kısımlarındaki derin alüvyon tabakaları, deprem deformasyonunun etkilerini daha da artırarak, bu bölgelerdeki zemin yapılarını daha riskli hale getiriyor.
İzmir, Türkiye’de kaçak yapıların en fazla bulunduğu il olarak öne çıkıyor. 2019 yılında çıkan yapı kayıt belgesiyle, mühendislik hizmeti almayan yapılar, ruhsatlandırılmaya başlandı. Öziçer, İzmir’in kaçak yapı sorununun bu kadar yaygın olması nedeniyle, bu yapıların küçük depremlerde bile büyük hasar görebileceğini belirtti. Bu durum, İzmir’deki olası depremler için ciddi bir güvenlik açığı oluşturuyor.
2019 yılından önceki yapılarda ise zemin etütlerinin çoğu yetersiz olduğu için bu yapılar deprem anında büyük risk taşıyor. Bu sebeple, eski yapılar ve mühendislik hizmeti almamış binalar, özellikle büyük depremlerde ciddi zararlar görebilir.
Son olarak, 2019 yılında yürürlüğe giren yeni deprem yönetmeliğinin, depreme dayanıklı yapılar için önemli güvenlik önlemleri sunduğunu belirten Öziçer, bu yönetmelik sonrasında yapılan binaların daha güvenilir olduğunu ifade etti. 2019’dan sonra inşa edilen binaların, depreme karşı daha dayanıklı olacağını ve bu yapıların büyük bir felakete neden olmayacağını vurguladı.
Özellikle tek katlı ya da yüksek katlı yeni binaların, zemin durumundan bağımsız olarak, deprem yönetmeliğine uygun olarak inşa edilmesi nedeniyle depremde orta ya da hafif hasar görse bile, önceki yıllarda yaşanan büyük can kayıplarını engelleyecek şekilde daha güvenli olacağını söyledi.
Öziçer, İzmir’deki yapılaşma sürecinde en büyük sıkıntılardan birinin denetim eksiklikleri olduğunu belirtti. 6 Şubat depreminde yeni binaların bile yıkıldığını gördüklerini hatırlatan Öziçer, yapılaşma öncesi ve inşaat sürecindeki denetimlerin yetersiz olduğunu vurguladı. Bu denetimlerin, jeofizik ve jeoloji mühendisleri tarafından yapılmasının son derece önemli olduğunu söyledi. Ancak İzmir’de, 30 ilçenin 20’sinde jeofizik mühendislerinin bulunmadığını belirterek, bu eksikliğin, yapıların güvenliği açısından büyük bir tehlike oluşturduğunu ifade etti.
Sonuç olarak, İzmir’in deprem riski, İstanbul’dan daha büyük tehditler taşımaktadır. Özellikle alüvyonlu zemin yapısının ve kaçak yapıların fazla olması, İzmir’in depremde daha fazla hasar alacağı anlamına geliyor. Ancak, 2019’dan sonra yapılan yapılar, yeni deprem yönetmeliğine uygun olduğu için daha güvenli. Deprem riski göz önünde bulundurulduğunda, yapılaşmanın daha sağlam zeminlerde yapılması ve denetimlerin güçlendirilmesi gerektiği aşikâr.
İzmir’in deprem riski konusunda daha fazla önlem alınması ve vatandaşların deprem güvenliği konusunda bilinçlendirilmesi büyük önem taşıyor.